Şükran
KUZU'dan
İnsan hayatında öyle dersler vardır ki, bazen onları
anlatmaya kelimeler yetmez. O aldığımız dersler bizlere
hayatımızın her döneminde bir ışık, bir rehber olur.
Benim de ağababamla unutamadığım bir anım var. 4-5 yaşlarında
idim. Şirin köyümüz Akbaba'ya gitmiştik. Çeşitli meyve
ağaçları, rengarenk çiçeklerin donattığı bahçeyi hayranlıkla
dolaşıyordum. Ağababam yanıma gelip beni kucağına aldı.
Bana "oh cicim, elmasım, şu fındık ağaçlarının
bu taraftaki dalları bizim, istediğiniz kadar koparıp
yiyin, ama öbür taraftaki dalları çekmeyin. Onlar komşumuz
müezzin amcaların" dedi. Ben de "Ama ağaç
bizim bahçede, niçin o dallar onların" dedim. O
zaman ağababam saçlarımı okşayarak, "çünkü komşu
hakkı, göz hakkı var, Allah'ın verdiği nimetleri paylaşmalıyız
dedi.
Şu
anda elliüç yaşındayım. Aldığım dersin ışığında evimizin
bahçesine kara üzüm asması ve mürdüm eriği ağacı diktim.
Kökleri bizim bahçede, dalları komşularımızda. Meyvelerimizi,
sevgimizi, dostluğumuzu paylaşmak için.
Artık
ne o kırmızı fındık ağaçları, ne de köyümüzdeki o şirin
bahçemiz kaldı, hepsi bitti. Dostluğu, sevgiyi, güzellikleri,
iyilikleri paylaşmanın bitmemesi dileğiyle . . . |